Yaşam

NASA Mühendisinin Tasarladığı “X” Şeklindeki Uçağı Görünce Keşke Hayata Geçseymiş Diyeceksiniz!

Bir zamanlar gökyüzünde simetrinin hüküm sürdüğü bir dönem vardı. Kuşların kanat çırpmasından esinlenerek mühendisler, uçakların da doğanın dengesine ayak uydurması gerektiğine inanıyordu.

Ancak 1950’lerin cesur bir NASA mühendisi, uçuş kitabını yeniden yazmak üzereydi. “Peki ya uçaklar simetrik olmak zorunda değilse?” diye sordu. Bu soru, havacılık tarihinde yeni bir sayfa açtı ve eğik kanatlar fikrini doğurdu.

Uçuşun erken dönemlerinde mühendisler, doğanın uçuşa dair sunduğu simetrik tasarımlardan ilham alıyorlardı.

Teknoloji geliştikçe ve hız sınırları zorlandıkça simetriye olan bu inatçı bağlılık, aslında bir engel olarak ortaya çıktı. 1950’lerde NASA mühendisi olan Robert Jones, uçak tasarımında köklü bir değişiklik önererek bu engeli aşmayı teklif etti.

Jones, uçakların simetrik olmak zorunda olmadığını savunarak asimetrik ya da “eğik kanat” tasarımının potansiyelini ortaya koydu.

Uçakların daha hızlı ve verimli uçabileceği yaklaşımı, hem teorik olarak hem de yapılan prototip testleriyle kanıtlandı.

Hız sınırlarının zorlanmasıyla; ses bariyeri olarak bilinen ve pilotların kontrolünün zorlaştığı, stres kuvvetlerinin uçağın havada parçalanmasına neden olabileceği fenomenle karşılaşıldı.

Ancak 1947’de bir test pilotu, deneysel bir uçağı ses hızının ötesine uçurarak ses bariyerinin geçilemez bir engel olmadığını kanıtladı.

Bu, süpersonik uçuşun farklı aerodinamik prensipler etrafında şekillendiğini gösterdi. Süpersonik hızlara ulaşmanın zorluklarından biri, uçağın hem ses altı hem de ses üstü hızlarda iyi performans göstermesi gerekliliğiydi.

Ses altı hızlarda ideal olan uzun ve düz kanatların, süpersonik hızlarda ince ve keskin şekilde süpürülmesi gerektiğiydi.

Jones’un eğik kanat konsepti, zorlukları aşmanın bir yolunu sundu.

Merkezi bir pivot üzerinde dönen tek bir kanat kullanarak bu tasarımın rüzgâr tüneli testleri ve prototip çalışmalarıyla dengeli olduğunu kanıtladı.

Eğik kanatlar, transonik ve süpersonik hızlarda asimetrik olarak düzenlendiğinde çok daha düşük dalga sürüklemesine sahip olduğunu gösterdi. Böylece iki taraflı simetriye olan ihtiyacı ortadan kaldırdı.

NASA ve önde gelen uçak üreticileri Boeing ve Lockheed, eğik kanatları inceledi. Tasarımın hava yolculuğunu daha hızlı ve verimli hâle getirebileceğine dair sonuçlara vardı.

Eğik kanat araştırmaları, havacılıkta radikal değişikliklerin mümkün olduğunu gösterse de hayata geçirilmesi epey zordu.

Toplam 79 test uçuşunda AD-1’in kanadı kademeli olarak sıfırdan 60 dereceye kadar döndürüldü. Tamamen elle uçurulsa bile kontrolü oldukça basitti ve daha düşük pivot açılarında herhangi bir pilot uçurmayı başarabilirdi.

Ancak 45 derecenin üzerinde manevra yapmak daha zordu ve çapraz bağlantı adı verilen bir olgu, sorun hâline geliyordu. AD-1’i yukarı/aşağı döndürmek sola veya sağa yuvarlanmasına, sola veya sağa yuvarlamak ise yukarı/aşağı yuvarlanmasına neden oluyordu.

Tam 60 derecede pilotlar, uçağın düz ve dengeli uçmasını sağlamak için sürekli olarak sağa yatmak veya sağa sapmak zorunda kalıyordu.

Sorunların hiçbiri şaşırtıcı değildi ve toplanan veriler AD-1’in geliştirilmiş kanat yapısı ve bilgisayarlı bir uçuş kontrol sistemi yardımıyla çok daha iyi idare edilebileceğini gösteriyordu.

Ancak AD-1 saatte sadece 320 kilometre hıza ulaşabildi, yani eğik kanatların potansiyellerini göstermeye başlayabilecekleri transonik hızların yakınından bile geçemedi.

1980’lere gelindiğinde ABD Donanması da eğik kanatlara ilgi duymaya başlamıştı. 1984 yılında ABD Donanması ve NASA ilk süpersonik eğik test yatağını geliştirmek için ortak anlaşma imzaladı.

Proje için 36 milyon dolarlık bir bütçe ayrılmıştı. Tasarım çalışmaları 1986’da, inşaat 1990’da bitecekti ve ilk uçağın Mayıs 1991’de uçması planlanıyordu.

Ancak başarılı bir tasarım aşamasından sonra uçak hiçbir zaman yerden kalkamadı. 1986 yılında bütçe açıkları ve diğer deneysel programlardaki maliyet aşımları yüzünden proje, 1987 yılında iptal edildi.

Jones, 1999’da hayatını kaybetti ancak eğik kanatların gökyüzünde yerini alması konusunda pek çok kişiyi ikna etti. Kim bilir, belki de yakın gelecekte bu tasarımı gökyüzünde görme fırsatı buluruz…

Kaynaklar: Mustard, NASA

İlginizi çekebilecek uçak içeriklerimize aşağıdan ulaşabilirsiniz:

dogankentajans.com.tr

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu